“Wextê ez xort bûm wek motora ford bûm”
Ya Rabbi!
Ne çabuk akıyor ömür…
“Wextê ez xort bûm wek motora ford bûm”
Ya Rabbi!
Ne çabuk akıyor ömür…
12 Eylül’ü çok duydum, ancak zihnimde bir karşılığı olmadı hiç. Zira 12 Eylül’ü görmedim, yaşamadım ve kavrayamadım, sadece duydum ve okudum.
15 Temmuz gecesi, eve dönerken Türk Silahlı Kuvvetleri’nde zinciri koparmış bir grubun darbe kalkışmasına giriştiği haberini aldım. Haberi darbe kalkışması olarak aldım, ancak olayın bir savaş olduğunu gecenin ilerleyen saatlerinde kavradım. Zira tankların top atışları, savaş uçaklarının bombardımanı ve kurşun yağmuru ancak bir savaşta görülecek şeylerdi.
Eve geldiğimde hemen haberleri takip etmeye başladım. Tam o sırada Cumhurbaşkanımızın halkı sokaklara çıkma, darbeye karşı durma çağrısını duyunca artık yerimde duramaz olmuştum. Hemen arkadaşlarımla sokaklara çıkıp, en yakın emniyet amirliğine intikal ettim.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gecenin sancağıydı. Savaşta sancak yere düştü mü, bu savaşanlar için yenilmek anlamına geliyordu. O gece yenilmemek ve teslim olmamak için sancağı düşürmemeye ant içtik arkadaşlarımla. Cumhurbaşkanımızın evinin bulunduğu Üsküdar/Kısıklı mevkiine doğru yola çıktık, bulunduğumuz yerden yaklaşık 25 km uzaktaydı. Yolda oto yolları kapatan tanklara da şahit olduk, İstanbul’a mahşeri kalabalığı yaşatan halka da. Kısıklı’da mahşeri bir kalabalık vardı, insanlar adeta akın ediyordu. Artık araçla gidemeyecek duruma gelmiş aracımızı yolda bırakıp yürümeye başladık.
Yürüdüğümüz yolun biraz ilerisinde bir grup polisin insanları başka bir yere yönlendirdiğini gördük. Genç bir polis, insanlara Acıbadem caddesine doğru gitmelerini, orada askeri tankların bulunduğunu ve orada halka ihtiyaç olduğunu ağlayarak haykırıyordu. Biz de polisin tarif ettiği bölgeye koşarak gittik ve gerçekten yaklaşık 300 metre ilerimizde bulunan bölgede “teröristler” vardı. Polisler burada beklememiz gerektiğini ve ne olursa olsun buradan ayrılmamız gerektiğini söylediler, çünkü insanlar sürekli yer değiştiriyor ve bu bölgenin boş kalma tehlikesi vardı. Gecenin ilk saatlerinde polis, darbecilerle çatışmıyor, darbecilerin halktan çekineceğini ve halkın gücünden dolayı geri adam atacaklarını planlıyordu. Zaten öyle de oldu, Hakk’a tapan halkın gücüyle, teröristler derdest edildi.
Suriye savaşında bombardımana maruz kalan çocukları, kadınları çok gördüm. Videolarını izlerken, onların çığlık çığlığa bir o tarafa bir bu tarafa kaçışlarını hatırlıyordum. O gece üzerimizden uçan ve sonik patlama ile kulaklarımızı ve yüreklerimizi bombalayan savaş uçakları ile Suriye savaşını biraz da olsa yaşadım. Hemen başımızın üstünde uçan jetlerin kulakları sağır eden patlama sesleri ile insanların çığlık çığlığa kaçışlarını, yerlere yatışını hiç unutmadım. İlk patlama sesinde ayaktaydım, hemen arkadaşımın kolunu tuttum, hiç hareket edemedim, dilimi yutacaktım, bu kadarını tahmin etmemiştim, evet…, biraz korkmuştum. Korku değil aslında, kızımı görmeyi çok istiyordum ve henüz doğmamıştı.
Sonra… Kendime kızdım, kendimi sorguladım, zihnimi boşaltmaya çalıştım, ölümü göze almalıydım, ne olursa olsun söz konusu olan kendimden ve kızımdan daha öteydi. Çok kızmıştım, hem kendime hem de pilotlara. Bizden olduklarını, bu milletin bir ferdi olduklarını biliyordum ama onlar için biz düşmandık ve savaştaydık. Tanklarla halkı ezmeyi göze aldıkları gibi, savaş uçakları ve helikopterle ile de bombalayabiliyorlardı.
Yolun ortasına çömelip dakikalarca ağladım. Hala anlayabilmiş değildim, sanki rüya gibiydi, bana büyük bir şaka organizasyonu yapılmış gibiydi, gerçek gibi değildi yani, gerçeküstüydü. Darbe kalkışması değildi, tam bir savaş da değildi. Çaresizlik karşısında sadece dua ve gözyaşı dökebildim. Sonra ayağa kalktım, ayaklarımı sağlamca yere basıp, “Rabbim! Ayaklarımı sabit kıl!” diye dua ettim.
Jetler üzerimizden ikinci defa geçiyordu, yine art arda kulaklarımızı sağır eden patlama sesleri… Yine insanlar çığlık çığlığa… Kızımı unutmuştum, içimden korkuyu alıp, o canhıraş anda yerini huzura bırakan Rabbime şükürler olsun.
Aşağımızda kıyamet kopuyordu, silah sesleri, yaralılar geliyordu, 3 vatandaşımız şehit oldu o gece orada. Polisler telaşlıydı, koşturuyorlardı: “bu gece bitmezse gündüz ülkede iç savaş çıkacak, sabaha kadar bekleyin sonra evlerinize gidin” diyorlardı.
Okunan selâlar huzur veriyordu. Milletin selameti, Allah rızası, Peygamber sevdası için güneşin doğuşuna kadar polislerimizle beraberdik. Sabah saatlerinde teröristlerin çoğu teslim olmuştu, ben tek başıma kalmıştım Acıbadem’de. O zamanki ismiyle Boğaziçi Köprüsü’nde olayların devam ettiğini ve çok fazla vatandaşımızın şehit düştüğünü öğrenince oraya doğru gitmeye başladım. Yolda polislerle olmaya, telsiz anonslarını takip etmeye çalışıyordum, henüz çok genç, elleri silah tutmaya yeni başlamış polis kardeşlerimizle ağlaştık. Sonra teröristlerin tamamının teslim olduğunu ve köprüde de tehlikenin sona erdiğini öğrenince olduğum yere yığılıp kaldım. Edebildiğim, dilim döndüğünce şükrettim.
240 şehit vermiştik bu kahpe savaşta. Hele 16 yaşındaki Abdullah’ın şehadet haberi bizi çok yaralamıştı, o gece birlikte olduğumuz arkadaşımın öğrencisiydi. Birçok yakın arkadaşımız yaralanmıştı, gazi olmuştu.
12 Eylül’ün hala zihnimde bir karşılığı yok. Ancak 15 Temmuz zihnimde ve yüreğimde dipdiri duruyor. Gördüm ve yaşadım. Şehit olamadım “şahit” oldum.
ekim geçiyor.
altmışını doldurdu Meryem Bedia.
hayat devam ediyor.
her anımıza Elhamdülillah.
özlem nedir?
ne müthiş bir cevap:
tam olmamaktır, eksik kalmaktır. bütün olmaya için için yanmaktır.
27 ağustos. 28’e 2 kala.
en güzel armağan ile
can’landık elhamdulillah.
Derdimiz ekmek kavgası değildir.
Derdimiz geçim kaygısı değildir.
Derdimiz rızık peşinde ömürü heba etmek değildir.
Nasrettin GÜNEŞ
Countries which their national resources are insufficient, try to provide energy sources as on time, uninterrupted and reliable way.
In this process; find to sustained, safety and solid sources is more important than find to cheap sources. Security of transportations system and flow of energy effect the countries both domestic and global policies.
In this sense, security of energy supply and demand is prominent factor in international energy market. Importer and exporter energy countries determine energy policies according to security and flow of energy.
Through long ages, the Middle Eastern crude oil was dominant sources in the international energy market. Even though, Middle East continues preserve the dominant role, but on the other hand, new significant energy sources are emerged, too. Particularly, demise of Soviet Union has enormous effects upon both global politics and economics.
In parallel with these developments, the issue of global energy security will leave its mark on the 21st century will be the most important policy variable. Archetypally, Baku – Tbilisi – Ceyhan Pipeline is an embodiment example for significant improvements in the energy market.
Within this framework, will be referred Turkish Gate in Global Energy Security: Baku – Tbilisi – Ceyhan Pipeline.[1]
Introduction
The Middle East remained profitable for a long time because of its advantageous geology and geography. On the one hand, the majority of the world’s oil reserves are in The Middle East region. On the other hand, huge reserves, exploration, development and production costs are very low in the Middle East. Nevertheless, crude oil quality and proximity to consumption places are other advantageous for the Middle East.
Apart from the geologic and geographical advantageous of the Middle East, there is a trouble situation in the region. The Middle East is regarded to be unstable because of the politics of the region that is embedded with history, religion, race, foreign intervention and domestic hostilities. Therefore, the situation does not always make it possible flow of energy for consumers. In this case, consumer countries and other actors of global energy market have begun the search for alternative energy sources to in the Middle East.
Energy of Central Asia is an invaluable opportunity for consumer states, international oil companies and finance institutions in the global energy market. Central Asia in general and Azerbaijan in particular have been placed in the center of the international energy market.
Nowadays, in Central Asia and Caucasus the new developments are emerged that direct of the world’s economic and political structures because of her geological and strategic location. Thusly, wherein the energy source to alternative (rival) for the Middle East crude oil. Because, the region in meeting the growing global energy demand, are at a crucial point.
Rich natural gas and oil reserves taken attention of dominant countries in the global energy market. On the one hand, rapidly developing economies such as India and China, on the other hand US and Europe Union deal to Central Asia and Caucasus.
Central Asian oil and natural gas sources provide invaluable opportunities for main energy consumers in the sense that these newly independent countries are regarded to be the main elements of the ‘diversification of suppliers’ strategy in achieving the security of supply.
Lacking from the necessary funds and expertise to develop their hydrocarbon riches, Central Asian countries cooperated with different international companies in developing their reserves. This strategy has proven to be useful and successful when the status and the situation of international scale were looking for new areas of making investments. In this case, host countries and international companies can increase revenue and make more investment.
On the other hand, in the Central Asia, another issue is transportation. Transportations routes influence international investors and other actors in global energy market. The countries be in need especially, pipeline transportation way, because Central Asian countries are landlocked. Different pipeline projects are proposed and each project effect different actors in order to be more influential in regional.
Baku–Tbilisi–Ceyhan (BTC) pipeline is a 1776 kilometers long crude oil pipeline from the Azeri-Chirag-Guneshli oil field in the Caspian Sea to the Mediterranean Sea. It connects Baku, the capital of Azerbaijan and Ceyhan, a port on the south-eastern Mediterranean coast of Turkey, via Tbilisi, the capital of Georgia.
The choice of the pipeline route is of vital importance for producer countries. It signifies the future of not only economic affairs but the standing of relevant countries in global strategic affairs.
The meaning of BTC route purports that Central Asian countries want to overhang Western world and determine the global strategy. This way is not only economic, the choice of route of pipeline is politic moves, at the same time.
On the other hand, Baku – Tbilisi – Ceyhan Pipeline is the second longest oil pipeline in the world. BTC Pipeline starts from Baku in Azerbaijan, runs through Tbilisi in Georgia and has arrive to the Mediterranean in Ceyhan, Turkey. The pipeline is designed to be 1776 kilometers in length. The length of the pipeline within Azerbaijan is 440 kilometers. Georgia hosts 260 kilometers of the pipeline. The majority of the pipeline is situated within the territory of Turkey. Turkey hosts 1076 kilometers of the pipeline.
There some reasons which effect the route of BTC Pipeline. Firstly, the reason directly related to relations between Azerbaijan and Armenia. Tension between Azerbaijan and Armenia over the Nagorno-Karabakh issue has made it impossible to run the pipeline through Armenian territory which could have been shorter distance for the pipeline.
The other issue which influence the pipeline route is related domestic in Turkey. BTC pipeline runs through nine city within Turkish territory. Firstly, it enters to Ardahan from Georgia, travels through northwest of Kars. Then, it divides Erzurum, north of Erzincan, crosses Sivas, west of Kayseri, and then north of Kahramanmaras. After that, the pipeline passes west of Osmaniye and finally arrive to Ceyhan (Adana), in the Mediterranean. The line could have been shorter if it has passed through the Southeastern region of Turkey. However, this line is regarded to be safer when PKK threat is taken into consideration. Turkey is important constituent of East-West transportation route.
BTC is projected to carry one million barrels of crude oil per day for a period of 40 years. Total cost of the project is regarded to be around 3.7 billion dollars. This huge cost has been financed by both public and private funds. USExim and OPIC (US), JBIC and NEXI (Japan), ECGD (UK), Hermes (Germany), COFACE (France) and SACE (Italy) are among the suppliers of funds to the project. Furthermore, international institutions such as World Bank, International Monetary Fund and European Bank of Reconstruction and Development have participated in the financing of the project. BTC pipeline has been developed by an international consortium known as the Baku Tbilisi Ceyhan Pipeline Company (BTC Co) in which British Petroleum acts as the operator. The respective shares of the partners in BTC Co are as follows:
British Petroleum-UK- has the largest share. The share of BP is 30.1%.
SOCAR-Azerbaijan- has a share of 25.0%.
Unocal-USA- has a share of 8.9%.
Statoil-Norway- enjoys a share of 8.7%;
TPAO- Turkey- has a share of 6.53%;
Eni/Agip-Italy- has 5% share in the project.
Total Fina Elf-France- occupies a share of 5.0%;
Itochu-Japan- has a share of 3.4%.
Other Japanese firm Inpex has 2.5% share.
Conoco Philips-US-has 2.5% share
Amerada Hess-US- has 2.4% share in the project.
In line with these cases, considering the strategic dimension, BTC Pipeline line to run through our Turkey, will undoubtedly increase the importance of Turkey, in global energy market. The pipeline will also contribute on consolidation of Turkey ties with Azerbaijan and Georgia. Turkey, Azerbaijan and Georgia would be interlock between each other.
If Turkey ensure energy security on Baku – Tbilisi – Ceyhan Pipeline, it would be a model in the global energy security such as “Turkish Gate”, and this case will increase the importance and strategic situation of Turkey, in international energy market and global energy security.
[1] Asst. Prof. Dr. İdris Demir, Istanbul Medeniyet University Faculty of Political Scines, Department of International Relations,
Zihni örtmek stratejik bir hareket haline gelmiş,
Oysaki tesettür şahsiyetli bir duruş idi.
canım çıksın yumuşak döşeklerde yatan,
Mus’ab’ım yerde kefensiz yatıyordu.
Her gördüğümde yüreğim sıkışır,
ve sorarım kendime:
uhrevi diplomalar ne alemde?
Bulanmış zihinleri örten kepler ne korkunçtur!